Bu sabah TRT 2’de bir amca izledim… Semer ustası… Semer üretiyor, elleriyle… Gün boyu uğraşıyor ve gün sonunda sadece bir tane, ne zaman alınacağı belli olmayan bir semer…

Yok olup gitmeye yüz tutmuş sanatı… Çırak geliyor, almıyor… “Onun geleceği yok…” diyor… O yetişene kadar alımı daha da azalacak bu semerlerin diye… Bir sanat yok oluyor…

Anadolu’nun her köşesinde son ustaları tarafından icra edilen onlarca el sanatı yok oluyor… Yenilerini yetiştiremiyor…

Anadolu kadınının elleriyle yaptığı elişi işlemeler, yerini yeni gelinlerin markalardan aldığı şeylere bırakıyor…

Devlet bunlara da destek veremez mi? Turizm Bakanlığı eliyle desteklenemez mi?

Böyle programları sadece TRT yapıyor… Ya da az izlenen televizyon kanalları…

Yemeklerimizi de unuttuk… Anadolu kültürünün, Osmanlı kültürünün en önemli yanlarından biri olan yemekleri yapmayı bilmiyor artık yeni nesil… Yemek tariflerimiz “Cafe de Paris” soslu, “Meksika Usulü”, “Çin Yemekleri” başlıklı… Dünyanın bütün kültürlerine açıldı yemek kültürümüz de, hepsini de öğrendik de, biz bizim kültürümüzü açamadık dünyaya… “Milli yemeğimiz” döner dışında…

Osmanlı’nın mutfağının hangi tarifini kim biliyor? Anadolu Yemekleri Tarifleri kitapları neden hiç satılmıyor? Hangi genç kız yufka açmayı, yaprak sarmayı, tarhana yapmayı, mantı açmayı, gözleme yapmayı biliyor?

Köy ekmeğini, köy yemeklerini fabrikasyon üretiyoruz artık… Kendi ekmeğini yapmayı bilen var mı?

Ama yok… Gerek yok… Biz artık “Yemekteyiz” programı ile öğreniyoruz yemek tariflerini de, evde nasıl misafir ağırlanacağını da… Müthiş örneklerle…

Televizyon programlarında arıyoruz “hayatımızın arkadaşı”nı… 70 yaşında dede de… 60 yaşında nine de… 28 yaşında genç de… Yalanlarla… “Madara edilirken” başlarda, şimdi normal karşılanıyor…

Ya da internetten bulunuyor aşklar… Olduğundan farklı görünerek, internetteki maskelerle… Sosyalleşmeyi unutuyoruz…

İki “salak” sarışın kız binlerce lira alıyor sabah programı ve TV reklamı için… Binlerce akıllı genç elinden tutulmayı beklerken…

Türk Sanat Müziği şarkıları söyleyen gençler artıyor, ne mutlu, ama ne yeni bir beste, ne yeni bir güfte… Adı üzerinde, “Türk Sanat Müziği”… Tamamıyla bizim… Ama artık “yeni” Türk Sanat Müziği şarkısı yok… Nerede bugünün popüler söz yazarları? Onlar söz yazıyor… “Güfte” yapamıyorlar…

Bestecileri nerede? Onlar da makam bilmiyor… Herhalde son “yeni” Türk Sanat Müziği şarkısı Sezen AKSU’nun “Sorma”sıdır…

Yeni sözlerde ne saygı var sevgiliye, ne sevginin muhteşem betimlemelerle anlatımı… Gençler dikkatle okusun o sözleri de, geçmişte gerçek “aşk”lar nasıl yaşanırmış görsün… Adına “aşk” denen “seks” ilişkilerinden farklı olarak…

Ne mutludur ki yine de, rakı kültürü, fasıl kültürü sağ olsun, hala gençler biliyor ve seviyor Türk Sanat Müziği’ni…

Unutulmaya, yok olmaya yüz tutmuş değerlerimiz her geçen gün bizden uzaklaşıyor… Ve biz hala, bayramları tatil olarak görüyoruz… Ve biz bayramda el öpmeye gitmiyoruz domuz gribi olmamak için… Ve biz bayram gezmesi denen kavramdan, bayram alışverişi denen kavramdan uzaklaşıyoruz her geçen gün…

Çocuklar büyüklere saygı göstermeyi de öğrenemiyorlar… Saygısız hale geliyorlar… Ne büyüğe saygı kaldı, ne aileye, ne öğretmene… Büyüklere… Küçüklere… Sevgiliye… Aileye… Öğretmene… Geçmişte kalan en önemli değerimizi kaybediyoruz… “Saygı”yı…

NUR ERDEM ÖZEREN

06.12.2009