“Seni çok sevdiğimi söyleyerek başlamak istiyorum sözlerime… İyi ki varsın hayatımda… İyi ki benim sevgilimsin… Her şeyimsin… Bir tanemsin…
Yıllar önce hiç beklemezdim böyle biriyle karşılaşacağımı… Hayal bile edemezdim… Hayallerim yok olmuştu… Senin gibi birinin varlığına inanmıyordum…
Şimdi bakıyorum da geçmişe, iyi ki karşılaşmışım seninle… İyi ki yıllarımı seninle geçirmişim…
Tam da kimseye güvenmediğim zamanda çıktın karşıma… Artık kimsenin olamayacağımı, kimseyi sahiplenemeyeceğimi düşündüğüm zamanlarda…
Senden daha güzel gelmiyor kimse gözüme yıllardır… Güzellik geçici derdim, sen her geçen gün daha da güzel oluyorsun… Dünyanın en güzeli…
Her şeyinle benimken bile gizemini korumayı başardığın, saflığını ve masumiyetini hiç kaybetmediğin için belki de bu hissim…
Ama hepsinden önemlisi, hiç kaybetmediğin doğallığın seni eşsiz kılan…
Kalp atışlarım hala hızlı atabiliyor yanında, yıllar geçmiş olsa da üzerinden… Her gün seni görmeden duramıyorum hala… 24 saat geçince özlüyorum…
Kokun dünyanın en güzel kokusu, sesin dünyanın en güzel melodisi… Gözlerine bakmaya hala doyamıyorum… Dudaklarının tadı hiçbir şeye değişilmez… Teninin hissi dünyanın en vazgeçilmezi…
Giydiğin her kıyafetle başka güzel oluyorsun, kendine her dokunuşun başka biri yaratıyorsun, diğerinden daha güzel ve çekici…
Güzelliğinden önemlisi, zekanla her geçen gün tekrar tekrar hayran ediyorsun beni kendine… Zekanı doğru yerde kullanarak belki de…
Her sıkıştığım anda göremediğimi gösterdiğin, düşünemediğimi benim yerime düşündüğün için sana müteşekkirim…
Benim ilgi alanlarımla ilgilenip, benim bilmem gerekenleri benden önce öğrenerek olduğun destek için ne desem az kalır…
Ne zaman susup ne zaman konuşman gerektiğini benden daha iyi bilerek beni avucunun içinde tuttuğun için hayranım sana…
En çulsuz anımda da, en zengin anımda da benimle olduğun için, ve bana olan sevgin her iki durumda da aynı olduğu için sonsuza kadar bırakamam seni… Bırakmam…
Beklenti içinde olmadan, ben ne verebilirim diye düşünerek, her an her şeyi karşılık bekleyerek yapmadan yanımda oldun…
Asaletinle beni göklere taşıdığın, yanıma yakışan biri olurken benim de senin yanına yakışacak biri olmam için çaba sarf ettirdiğin için kendi ellerinle büyüttün beni…
Zamane kadınlarından olmayıp, ev kadınlığının ne olduğunu unutmadığın içinse, herkesten farkını gösterdin bana…
Her şeye rağmen “aile” denen kavramı herkesten kutsal saydığın için, gerçekten hayat arkadaşı oldun… Hayatımın en yakın arkadaşı…
Hepsinden ötesi, çocuğuma anne olduğun için, bu dünyaya verilebilecek en güzel eseri benimle birlikte işlediğin için seni seviyorum…”
Var mı böyle biri? Yok… Herhangi birinin hayatında var mı? Sanmıyorum… Geçici…
Hiçbir zaman yazamayacağımı düşündüğüm bir yazıyı, bugün hayal edip yazmayı denedim… Buraya kadar okuyup şimdi sizi hayal kırıklığına uğrattığım için özürlerimle…
Kaç yıl sonra olur bilmem… Bunları yazabileceğim birileri girene kadar hayatımda, ben kutlamıyorum “Sevgi”liler Günü’nü…
Gördüğüm o ki, yeni moda da olmasından mütevellit, kimse kutlamıyor… Yeni moda, sevgilisiz geçirmek sevgililer gününü… Kız kıza… Erkek erkeğe… Arkadaş arkadaşa… Olmayan sevgililer hatrına…
NUR ERDEM ÖZEREN
14.02.2010