Popun Kralı Değil, Müziğin Efsanesi…
Hakkında söylenecek çok şey var… Çok şey hak ediyor… O yüzden hemen ardından başlamadım yazmaya… O yüzden bekledim gelişmeleri, defnedilişini, hakkında konuşulanları…
Önce benim için neden “özel” olduğunun, “efsane” oluşunun sebeplerini bir çırpıda hatırlatmak istiyorum…
O kadar çok ilke ve rekora sahip ki… Birçoğu egale bile edilemeyecek belki de…
Toplamı 750 milyona varan albüm satışı… Belki de birçok kişinin bilmediği hayırsever kuruluşlara bağış rekoru… Hepsi bir yana, saymayı bir kenara koyup bunu söylemek yeterli, rekor kırma rekoru… 80 uluslararası, 300 yerel rekor…
Efsane olmasının ise sebebi, rekorları ile birlikte “ilk”leri… O kadar çok sanatçı var rekorlar kıran… Yıldız olan, ünlü olan… Ama bu kadar çok “ilk”i gerçekleştirip efsane olan, müzik ve şov dünyasına, sektörün büyümesine ve gelişmesine katkıda bulunan ve bir daha da yeri doldurulamayacak tek insan Michael Jackson…
İlk defa klip çeken, şarkılarından daha çok kliple ön plana çıkan, klipleri dakikalarca uzatıp, şarkının orijinaline eklemeler yaparak sonraki her klibini heyecanla bekleten…
İlk kez sahne şovuyla tanıştırdı bizleri… Sahne kurulması, şarkı söylemek dışında şov yapılması, dansçılarla dolu bir sahne… Ve toplamda 20 milyondan fazla konser izleyicisi…
Dans ederek şarkı söylemeyi aynı anda yapabilen ilk insan… Ne kadar zor olduğunu deneyenler, şarkı söyleyenler, dans edenler bilir…
Üzerine üstlük, dansta çığır açan, Moonwalk diye bir yürüyüşü dansa dahil eden, uzmanlara göre dünyanın gelmiş geçmiş en iyi dans eden insanı… Daha iyisi gelmedi, gelmeyecek…
Vücudunun her yeri birbirinden ayrı hareket eden, aynı zaman da bir o kadar senkronize olan…
Tüm bunları, şarkılarını, şovlarını, koreografilerini, her şeyini kendi yapan, dünyanın en çok tanınan insanı…
Şarkılarının içinde çıkardığı seslerle kendine has bir tarz yaratan, ritm anlayışı diğer tüm insanlardan, hepimizden farklı olan ve yıllar geçse de eskimeyen onlarca şarkıya imza atan, Pepsi ve Sony’yle 1’er milyar dolardan fazla alarak sponsorluk tarihine geçen adam…
Bütün bunların yanında, sosyal olarak irdelendiğinde de başarı sayılabilecek şeyleri var…
Siyah olmak istemediği için beyazlaşmaya çalıştığı söylendi… Yıllarca Vitiligo hastası olduğunu söylemiyor, güneşe çıkmıyor, herkes eleştiriyor, ama buna rağmen zencilerin ona olan hayranlıklarında en ufak bir azalma olmuyor…
Yıllar sonra cenaze töreninde bir zencinin, bir din adamının söyledikleri, onun zenciler için ne anlama geldiğini çok net anlatıyor… “Michael Jackson’ın hayranları 40 yaşına geldiklerinde, bir siyahı Amerikan Başkanı seçtiler… Aramızdaki farklıları yıktın, teşekkürler Michael…”
Siyahların kelimenin tam anlamıyla “yırtmalarının” belki de en önemli ve en güçlü göstergesiydi Michael Jackson…
Saymakla bitmeyen onca ilk ve rekor, bir zenci olarak başarıları ve sembol oluşu, çocuklar için yaptıkları, hayırseverliği, insanlığı, sonra ne oldu peki?
İnsanlık yıllarca onu göklere çıkartırken, bir çamur atılmasını bekleyen ve birkaç bin dolar para alabilmek için çocuklarına taciz edildiğini iddia eden insanlar onun sonunu getirdi…
Geçenlerde bir arkadaşımın bana söylediği bir kitaptan alıntı güzel anlatıyordu bunu… 10 yıl önce öldü, bugün gömüldü…
Kendimi onun yerine koyuyorum… Hayatını uğruna adadığın çocuklar için onlarca şey yapıyorsun, onlar için şarkılar besteliyorsun, yazıyorsun, milyonlarca dolar bağış yapıyorsun, kampanyalara katılıyorsun, sonra da onları taciz etmekle suçlanıyorsun… Çok acı… Tarif edilmez… “Bu insanlar için mi yapıyorum bunları?” dedirtecek… Ve kendini hayattan soyutlamasına neden oluyor…
Açık açık onlarla uyuduğunu söylerken, hiç büyümemiş ve çocuk ruhluyken, bunun en büyük göstergesi Peter Pan’ın hiç kimsenin büyümeyip hep çocuk kaldığı Neverland’ını evi yaparak gösterirken… Michael Jackson çocuk tacizciliğiyle suçlanıyor… Ve yıllar sonra beraat ediyor… Hem de hiç beklenmeyen bir jürinin kararıyla…
Ders çıkarmamız gerekiyor bence… İnsanları suçlarken bir daha düşünmek için… İnsanları “anlamaya” çalışmak için…
Bir başka dikkatimi yıllar önce çeken şey de, estetik operasyonlarının sebebiydi… Küçükken burnunun büyüklüğüyle dalga geçen ve onu döven babasının eseriydi bu surat…
Çocukluk yıllarından içinde kalan büyük burundan kurtulma sevdası… Sonra işin çığırından çıkması… Kurtarılamaz hal alması…
Demek ki doğallığı bozunca, tıp ne kadar ilerlerse ilerlesin, sonsuz paran da olsa, kurtarılamıyormuş…
Demek ki çocukluk yıllarında çocuklara bir şey söylerken, davranışlarımızda iki kere düşünmemiz gerekiyormuş…
Hayatı derslerle, doğru bakıldığında ibret alınacak hikâyelerle dolu bir insan Michael Jackson… İngilizcedeki tam anlamıyla, “unique”… Eşsiz… Ve hep öyle kalacak…
Ekşi Sözlük’te yazılardan birinde bir hayranı çok güzel bir tespit yapmış… Bugün çıkıp ben ölmedim dese, kimse kızmaz, herkes mutluluktan delirir…
Keşke bu da bir şov olsa… Keşke gerçek olmasa… Keşke son turnesini yapabilseydi, kendince son kez buluşsaydı hayranlarıyla… Efsane olduğunu kanıtlasaydı tekrar…
Bizim için çok önemliydi, hep öyle kalacak… 80’lerde çocuk olan, genç olanlar için bir devrin sona erdiğinin kanıtı MJ…
Ve hiç bilmediğimiz bir yanı da, kızının söyledikleriyle öğrendik son yolculuğunda… “O hayatınızda tanıyabileceğiniz en iyi babaydı…”
NUR ERDEM ÖZEREN
12.07.2009