Yemek sofrasından kalkarken bakıyorum da tabaklara, bir çok tabağın içinde çöpe giden o kadar çok yemek var ki… Sokakta onlarca insan aç gezerken, çöpe yemek dökülmesine sabep olmaya hakkımız var mı..?
Dünyanın her yerinde sokakta yaşayan, ya da başını sokacak bir evi olsa bile aç olan o kadar çok insan var ki… Bir de hayvanlar… Onlarca canlı aç gezerken, yemeye bir kaç lokma ekmek bile bulamazken, sofralarında yemek bulabilen insanlar olarak biz, bunları çöpe dökmemeliyiz… Herkes yiyebileceği kadar yemeği tabağına koymalı, çöpe giden yemeklerin önüne geçmek bu kadar basit aslında…
Restoranlarda iyi hizmet sunulacak diye yenecek olandan fazla konan yemekleri görünce de çok üzülüyorum… Belli ki o yemeğin büyük bir kısmı çöpe gidecek… Ama yeter ki parasını veren kişinin gönlü hoş tutulsun, çöpe giden yemekler müşterilere feda olsun…
Geçtiğimiz günlerde yapılan bir araştırmaya göre, yıllık 45 milyar adet ekmek üretiliyor, ve bunun 4 milyarı israf ediliyor, çöpe gidiyor. Yıllık 4 milyar ekmek kaç kişiyi doyurur acaba… Ve bu sadece Türkiye…
Yine aynı araştırma, bu israfın yıllık 700 milyon dolar, yani yaklaşık 1 milyar YTL’lik kayıp anlamına geldiğini söylüyor. Bu kadar kolay mı kazanılıyor bu paralar?
Bu kadarla da kalmıyor israf ettiklerimiz… Elektrik israfı mesela… “Lüzumsuz ise söndür”… Kaç kişi lüzumsuz ise söndürüyor… Sonuçta bu enerji de üretiliyor… Ve bir gün onu üretmek için kullandığımız kaynaklar tükenecek… Bu kadar fütursuzca harcamamalıyız..
Hele ki su israfı… Zaten sınırlı bir kaynak.. Üstelik üretilemiyor da… Açık bırakıp gittiğimiz musluklardan akan sularla, dünyada kaç kişi temizlikle, sağlıkla tanışabilir…
Bir de pek dikkat çekmeyen, aslında israf olarak bile görmediğimiz şeyler var… Kaçımız bakkala ya da manava giderken yanımıza evde onlarcası olan ve biriken poşetlerden alıyoruz..? Ya da aslında kısa bir mesafede elimizde taşıyabileceğimiz bir şey için poşet almayı reddediyoruz..? Bunun yarattığı çevre kirliliğini düşünüyor muyuz?
Peki ya enerjimiz… Aslında bizim için çok değerli olan, kazanmanın çok kolay olmadığı, harcarken de farkında olmadan cömert davrandığımız enerjimiz… Ne kadar gereksiz işler için harcadığımız enerjimizi bize ve çevremize daha faydalı olacak işlere harcasak…
Yine bununla çok bağlantılı, zamanımız… O kadar değerli ki… Yıllar sonra bir bakıyorsunuz ki, bir şarkı sözündeki gibi, “zaman değil geçen, ömürmüş, anlamadık” diyoruz… “Keşke”lerle dolu anılar kalıyor geriye… Zamanımızı israf etmek yerine doya doya ve dolu dolu yaşamayı ilerleyen yaşlarda öğreniyoruz.. Sonra da küçüklere öğütler veriyoruz “bugünlerinizin kıymetini bilin, geri gelmiyor, doya doya yaşayın” diye… Peki ya onu söyledikten sonra bile israf etmeye devam ettiğimiz zamanımız…?
Hiç aklımıza gelmez belki de… Sevgimiz… Karşılığını vermeyenlere, hatta değerini bilmeyenlere verdiğimiz, israf ettiğimiz sevgimiz… En çok hak eden kişiler olsalar bile, bir çoğumuzun anne – babalarımıza söylemekten hep çekindiğimiz, oysa dışarıda yeni tanıştığımız bir karşı cinse çok rahatça gözlerinin içine bakarak söylediğimiz… Neden bu sevgi israfı? Çevremizde bizi seven insanlara kaç kere “seni seviyorum” diyoruz..?
Şimdi tekrar düşününce o kadar çok şey gelecek ki aklınıza israf ettiğiniz… Aslında israf ettiğinizin farkında olmadığınız… Zamanınızı, sevginizi, enerjinizi israf etmeyince daha güzel olmaz mı hayat sizin için..? Ya da elektriği, suyu, bir çok doğal kaynağı, ve yemekleri israf etmeseniz, kaç kişinin hayatını daha yaşanır hale dönüştürürsünüz..?
NUR ERDEM ÖZEREN
10.12.2006