“Çocuk!” Atatürk’ün çevresindekilere hitap etme şekli… Benim de Atatürk’e ve tarihe aşık ve “saygılı” çok yakın bir arkadaşımın bana hitap etme şekli… Konuşurken de, davranışlarımızda da Atatürk’ü hiç unutmamamızı sağlayan, onu hatırlatan…

Şimdi Türkiye İş Bankası reklamında duyuyoruz bunu.. Ben reklamda Atatürk’ün kullanılması doğru mu yanlış mı onu tartışmak yerine, reklamdaki konuşmalardan “kimin” “neler” çıkarması gerektiğini değerlendirmek istiyorum.. Çok farklı bir yorum getiren başka bir arkadaşım ve annem sayesinde..

“AAA”… “N’oldu çocuk?”…”Senin eline diken batar mı?”…”Batmaz mı?”…” Senin elin kanar mı?”…”Kanamaz mı?”…”Ama sen Atatürk değil misin?”…”Öyleyim çocuk”…”Amaa…”

“Sen şimdi bırak benim kim olduğumu”…”Bu gülü yetiştireceksen canın yanacak, elin kanayacak, güneş seni terletecek, bu bahçede gül bitmez diyenler olacak, “gül öyle yetiştirilmez böyle yetiştirilir” diyenler olacak, sen kendine şunu soracaksın, “ben burayı gül bahçesi yapmak istiyor muyum..? Ben burada dünyanın en güzel güllerini yetiştirmek istiyor muyum?”… Eğer çok istiyorsan, ne eline batan diken, ne de söylenenler umrunda olmayacak.. Kim olursan ol, tek isteğin… … şu kokuyu duymak olacak.. Anladın mı?”… “Anladım”… “Aferin sana… Hadi bakalım, devam…”

Sayın Gül.. Sayın Erdoğan.. Bu kadar yüksek oy aldınız.. Sizin elinize diken batmaz mı? Sizin eliniz kanamaz mı? Herşeye rağmen tabiki kanar…

Ama sen bırak benim kim olduğumu, bu kadar oy almış olmamı da, geçmişimdeki Milli Görüş kimliğimi de boşver..

Bu ülkede iyi işler yapmak istiyorsanız canınız yanacak, eliniz kanayacak, çevrenizdekiler sizi terletecek, bu ülkeden hiç bir şey olmaz diye bu ülkeyi küçümseyenler olacak, ülke öyle yönetilmez böyle yönetilir diyenler olacak, sen kendine şunu soracaksın, ben bu ülkeyi “gül bahçesi” yapmak istiyor muyum, ben burayı dünyanın en büyük ülkelerinden biri yapmak istiyor muyum?.. Eğer çok istiyorsan, hiçbir şey umrunda olmayacak.. Kim olursan ol, hangi görüşe sahip olursan ol, tek istediğin, bu ülkenin başarısının sonuçlarını görmek olacak… Anladınız mı sayın Gül, sayın Erdoğan? Hadi bakalım… Durmak yok, yola devam..

Böyle yorumlanabilir ve dinlenebilir bence.. Bir de.. Çocuğunuzu yetiştirmek için de aynı konuşma yorumlanabilir..

Anne, baba, senin eline diken batar mı, senin elin kanar mı? Sen çocuğunun gözünde dokunulmaz ve en güçlüsün, sana bir şey olamaz…

Bu çocuğu yetiştirmek istiyorsan canın çok yanacak, elin kanayacak, hepsini de bu çocuk yapacak.. Çevrendekiler seni eleştirecek, “bu çocuktan çok şey bekleme” diyenler olacak, “çocuk öyle yetiştirilmez böyle yetiştirilir” diyenler olacak.. Sen kendine şunu soracaksın.. “Ben bu çocuğu bu dünyaya verdiğim en büyük eserim olarak, gurur duyacağım birini yetiştirmek istiyor muyum?” Eğer çok istiyorsan, ne onun seni kırması, ne çevrendekilerin eleştirileri umrunda olmayacak.. Kim olursan ol, tek isteğin, çocuğunun büyüyüp seni gururlandırmasını görmek olacak… Anladınız mı?

Bir de kendime dinliyorum, yorumluyorum.. Kim olduğum hiç önemli değil, geçmişim, sahip olduklarım.. Biliyorum ki yapmak istediğim her şeyi çok zor başaracağım.. Bir sürü zorluk yaşayacağım, yaşıyorum.. Yaptığım onca şey için “boş işler bunlar, ne işine yarıyor” diyenler de var, yapmak istediğim onca şey için umudumu kıranlar da, Tekirdağ için sarf ettiğim çabaların boşa olduğunu düşünenler de.. Ama bunların hiçbiri umrumda değil… Ne yaşadığım sıkıntılar, ne geçilen süreçler, ne de eleştiriler umudumu kırmayacak.. Tek isteğim, başarıların meyvelerini görmek, burayı bir gül bahçesi yapmak..

NUR ERDEM ÖZEREN
18.11.2007