Türkiye’nin son 1 – 2 aylık bir numaralı gündem maddesi… Bence yalandan… Bakın “gerçek” zararları neler…

Çocuğunuz ateşleniyor… Hastaneye gidiyorsunuz… Sıraya girip bekliyorsunuz… Doktor kontrolü yapıyor… Ve bomba teşhis geliyor… Domuz gribi “şüphesi”…

Hemen maskeleriniz takılıyor… Çocuğunuz ve siz bir anda korunmaya alınıyorsunuz… O ana kadar yanınızda olanlara, arabayla sizinle oraya kadar gelenlere, hiçbir önlem alınmıyor…

Bulunduğunuz yere en yakın devlet hastanesine sevk ediliyorsunuz… Aman o özel hastanenin adı domuz gribiyle anılmasın da, müşteri kaybetmesin diye… Hastanenin suçu değil, hükümet böyle istediği için…

O andan itibaren herkes teyakkuzda… Sağlık Müdürlüğü’ne bilgi veriliyor… Ambulans hazırlanıyor… Devlet hastanesine ambulansla sevk ediliyorsunuz… Hem de sirenlerle… Kırmızı ışıklarda durmadan… Sanki grip “acil” bir vakaymış gibi… Sanki o hastaneye de ambulansla gitmişsiniz gibi…

Bütün bunlar neden? Önlem olsun diye… O özel hastanenin bir doktorunun “şüphe”si…

O an kendinizi bir düşünün… Çocuğunuzla ambulansın içindesiniz… Sirenlerle hastaneler arası sevk ediliyorsunuz…

Korku içindesiniz… Ya çocuğum da domuz gribinden ölürse diye düşünerek yolculuk ediyorsunuz…

Ve nihayet hijyenik, muhteşem bakımın yapıldığı, devlet hastanesine ulaşıyorsunuz… Çocuğunuz sedyeyle taşınıyor ambulanstan… Sanki hastaneye yürüyerek giden o değilmiş gibi…

Hemen tek kişilik bir odaya alınıyorsunuz… Başka doktorlar gelip bakıyor… Oraya gelen onlarca hastadan daha sağlam olduğunu söylüyor çocuğunuzun… Siz de daha önceki atlattıklarından biliyorsunuz ki, bu sıradan bir grip vakası…

Ama olsun… “Şüphe” yazıldı bir kere kağıda… Herkes maskeleri takıyor… Ama yanınızdakilere hala maske takan falan yok… Sadece çocuğunuz ve siz… Bir de hastane görevlileri…

Sizinle aynı kattaki diğer hastalar, hastaneden çıkışlarını istiyorlar… Varlığınızdan herkes korkuyor…

Doktorlar inisiyatif alıp bir şey yapamıyor… Herkes telefonla birbirine danışıyor… Bir türlü sonuç yok… Oradan başka bir “tek kişilik” odaya sevk ediliyorsunuz… Kimsenin olmadığı… Çünkü “Domuz Gribi Şüphesi” var…

Sonra sonuçlar geliyor… Pozitif… Çocuğunuz domuz gribi… Ama bu arada 2 gün geçmiş… Serum ve ilaçlarla, uyuyarak, dinlenerek, çocuğunuz iyileşmeye başlamış… Ve bu sonucun elinize ulaştığı anlarda taburcu ediliyorsunuz…

Nasıl bir tezat? Nasıl bir korku? Nasıl bir ne yapacağını bilememezlik durumu…

Eve geliyorsunuz… Kimseye söylemeye korkuyorsunuz çocuğunuzun domuz gribi olduğunu… Evde herkes maskelerle gezmeye başlıyor… Misafir kabul etmiyorsunuz… Peki o ana kadar iletişim kuranlar…???

Önlemler daha da artıyor… Kimseyle görüşmüyorsunuz… Okula haber veriliyor… Kayıtlara geçiyor… Çocuğunuz domuz gribi…

Çocuğunuza söyleyemiyorsunuz… Henüz 10 yaşında çünkü… Sürekli soruyor… “Domuz gribi miyim ben?” diye…“Kimse benimle konuşmak istemeyecek” diyor…

Hastalık atlatılana kadar bunun korkusuyla mı yaşarsınız? Çocuğunuzun bu durumuna mı üzülürsünüz? Psikolojinizle mi savaşırsınız bozulmasın diye?

Peki işin aslı ne? Her yıl onlarca insan gripten ölüyor… Daha doğrusu, zatürreeye çeviren gripten ölüyor… Bünyesi zayıf olan insanlar…

Peki bu ölümlerin domuz gribi ile alakası var mı? Hayır! Grip işte… Bu yıl adı “domuz”, geçen yıl “kuş”tu, ondan önce “Çin”…

Adı değişiyor her yıl… Virüsün adı değişiyor sadece… Hastalık aynı… Grip…

Neden? Her yıl yeni ilaçlar alınsın diye… Hükümete yakın birileri önce 40 milyon doz aşıdan, sonra dezenfektanlardan, sonra maskelerden, sonra kontrol için gittikleri özel hastanelerden, sonra her türlü yan üründen para kazansınlar diye…

Tek atımlık kurşunla yedi sülalelerine yetecek kadar para kazansınlar diye…

Geçen yıl kuş gribinden hemen sonra, köylünün elinden alınan tavuk yetiştiriciliğinden sonra, likit yumurta reklamları veren “Unakıtan” markası haykırıyordu bize bunları zaten…

Salgından ölen insan sayısı, geçmiş yıllarda gripten ölenlerden kat kat daha fazla değil…

Ama korku pazarlaması taktiğini uygulayan AKP hükümeti, bize açılımı da unutturuyor, belgeleri de, Ergenekon’u da…

Peki şimdi ne yapıyor bu yukarıda yazdığım çocuk?

Turp gibi… Okula gidip geliyor… Klasik bir grip atlattı…

Peki annesi? Babası? Çevresindeki akrabaları? Onların yaşadığı stresin, üzüntünün, korkunun hesabını kim verecek? Giden günler geri gelmeyecek… Yıprandıkları ile kalacaklar…

Sevgili muhalefet… Eleştireceksen bunu eleştir… Açılımı eleştir…

Yine Ergenekon’a, laikliğe, askere takılma…

NUR ERDEM ÖZEREN

08.11.2009