En zorudur kabullenmesi… Değiştiremeyeceğini bildiğin şeyleri… En acı vereni ve katlanılmazı.. Elinden hiçbir şey gelmez… Çok güçlüysen bile… Nafile… “Sen” değiştiremezsin hiçbir şeyi..

Uzun süreli ilişkilerin iki sonu vardır.. Ya evlilik.. Ya “son”.. Yıllarını verirsin… Yıpratırsın herşeyi.. Yaşanacak ne varsa yaşarsın.. Sonra öyle biter işte.. Tahammülsüzlük.. Yıpranmışlık.. Sürükler “son”a.. Belli bir sebebi yoktur… Sorarlar “niye?” diye.. Yoktur cevabı.. “Zaman”dan başka..

Bakarsın geçmişine.. “Neyi değiştirmek isterdim?” diye sorarsın kendine.. Hep aynıdır cevap… “Zaman”ı.. “Keşke biraz daha geç karşılaşsaydık.. O zaman herşey daha güzel olurdu” diye düşünerek..

Demek ki varmış büyüklerin bir bildiği.. “Daha çok erken, daha küçüksün” derken..

Yıllardır “vazgeçilmez” olanken, şimdi “herşeyinden” vazgeçilmiştir.. Ve senin bunu değiştirebilmek için yapabileceğin “hiçbir şey” yoktur..

Yapacağın “herşey” sadece “onu mutlu etmek için” bile olsa, o bundan değil biraz olsun mutlu olmak, büyük bir “mutsuzluk” yaşar..

Tek derdi ve isteği “yeni bir sayfa açmak”tır hayatında.. İş ya da okul yeni başlamıştır.. Hemen saçlar değiştirilir.. Kısalır veya rengi değişir..

Hatta mümkünse arkadaş çevresi ile mesafeler bile farklılaşır.. “Ortak” arkadaşlardan uzaklaşılıp, “yeni” çevreye adapte olunur.. Sana dair “birşeyler” hatırlatacak “herşey”, “derhal” çıkarılır veya uzaklaştırılır hayattan..

“Yeni”ye olan sonsuz tahammülü bilmek, sana olan tahammülsüzlüğüne bakınca, acıtır ta içerden.. Derinden yaralar… Anlatılmaz acılar yaşatır..

Bir başkasının vereceği “tek bir gül”, senin vereceğin “yüzlerce”sinden daha mutlu edecektir onu..

Bir başkasının ithaf edeceği şarkı, değil koca bir cd dolusu şarkı, değil bir konser, senin ona özel hazırlatacağın gösteriden bile anlamlı olacaktır onun için..

Sen “kirlenmiş”sindir artık.. Herşeyinle.. Yapacağın hiçbir şey geçmişin “kirlenmişliği”ni değiştiremez.. Ve sen bu kiri asla temizleyemezsin..

“Yeni”si ise “tertemiz”dir onun için.. Kirlenmesi için yıllar vardır önünde.. Tertemizliği ile tahammül sınırları maksimumdadır ona karşı..

Kadınların yıllardır süren “gerçek aşkı” arama tutkuları, aslında aşk değil “sevgi ve saygı”nın önemli olduğunu yaşayarak anlayana kadar devam eder..

Aşk dediğin nedir ki.. İki kez sevişince geçer.. Ne heyecan kalır, ne istek, ne arzu, ne kalp atışları sonrasında.. Zamana yenik düşer arzu ve istekler..

“Hayatının arkadaşı”, 20 yıl sonra kalbini hızlı attırabilecek insan değildir.. Onu 20 yıl sonra yeni heyecanlarda bulursun ancak.. “Hayatının arkadaşı”, pijamalarınla yanında uzandığında “huzur” bulacağın insandır.. “Çocuğunun annesi” ya da babası olmayı “hak edecek” insandır.. Senin onun için atan kalbin, “yenilik”ler içindeki “heves”in, ne birlikte iyi bir çocuk yetiştirmeye yarar, ne huzurlu ve mutlu bir hayat yaşamaya, ne de yanında kendini güvende hissetmene..

Ama terk eden bunu düşünmez asla.. Tahammülsüzlük ve yıpranmışlık, çoktan itmiştir onu “yenilik”lerin kucağına hevesle..

Siz ise bunun için hiç bir şey yapamazsınız.. Ne ondan vazgeçebilir, ne de ona geri dönebilirsiniz.. Tek bir şey geçebilir aklınızdan.. “Allah’ım bana değiştiremeyeceğim şeyleri kabullenme gücü ver”..

NUR ERDEM ÖZEREN
28.11.2007

Bu yazıyı yazmamı sağlayacak duygu ve düşünceleri sağlayan tüm yakınlarıma teşekkürler.. Umarım çok kişinin duygu ve düşüncelerine tercüman olmuştur..