Çok özledim seni… Tam 5 yıl oldu… 10 yıllık birlikteliğin sonrasında… Senden ayrılalı… 60 aydır her ay geliyorum seni ziyarete… Seni unutmuyorum… Dertleşiyorum… Özlüyorum…
Son 1,5 ayın geliyor aklıma… Nasıl “kurtar beni bu dertten” diyen gözlerle bakışın… Bir sürü operasyon geçirişin… Benim seni kurtaramayışım… Kimsenin kurtaramayışı…
Son gece hiç çıkmadı aklımdan… 25 Eylül’ü 26 Eylül’e bağlayan gece… Saat 3’ü 23 geçerken… Son kez görmek istedin beni… Narkozun etkisiyle deliksiz uyurken, son nefesini vermeden görmek istedin beni… Yattığın yerden doğruldun… Onur’a beni çağırttırdın…
Ellerimde vermek istedin son nefesini… Başın iki elimin arasındayken… Ben senin, sen benim kokumu duyacak kadar yakınındayken…
10 saniyede geldi Burak abi… Ellerim titreyerek 15 dakika uğraştım ben de onunla… Seni geri getirmek için… “Ne olur gitme” diye bağırarak… Suni teneffüs… Kalp masajı…
Kurtaramadım seni… Gücüm yetmedi… Ayrılma zamanını ötelemeye… 2 ay her gece rüyamda kurtardım seni sonra…
Kendi ellerimle, bezlerinden birine sarıp, ilk defa arabanın bagajına koydum seni bir yolculukta… Kendim kazdım toprağı…
En acısı da bedeninle son kez vedalaşmaktı… Sertleşmiş… Soğuk… Başını elimin arasına son kez alıp sevdikten sonra… Üzerine toprak örtmek…
O günden sonra her ay geldim sana… Seni unutmamak için… Beni en iyi anlayan, en iyi dinleyen dostumla dertleşmek için… Kimseye anlatamadıklarımı anlatmak için…
İhanet etmek istemedim sana… Bir başka dost edinerek… Ve bu acıyı bir daha yaşamak istemedim…
Şifrelerimde yaşıyorsun… Unutmuyorum..
Seni çok özledim… Özledik… En çok da Nuriş… ve ben… Ama herkes özledi seni… Çevremdeki herkes, sen gidince daha iyi anladı kıymetini…
Herkes o kadar kabullenmişti ki, senden sonra taziyeye geldiler… Kendilerini yadırgayarak..
Senden sonra… Bir yıl boyunca Fruko şişelerini atamadım önce… Sana vermek için… 5 dakika oynayıp kapağını çıkar diye…
İstanbul’dan dönünce kapıyı sen açacaksın sandım yine… Vücudunu oradan oraya sallayarak… Bazen dayanamayıp seslendim içeriden çık gel diye…
Zincirini kaldırmadım hala… Girişte asılı duruyor… Koltuğunu atmadım… Sadece senin yattığın… Odamda hala… Kokunla…
Gümüş “sen” boynumda hala… Yazları da cebimde… 15 yıldır…
Ama sahile inemiyorum artık… Seninle yürüdüğüm… Seninle yürümeyi öğrendiğim…
Sayende çok şey öğrendim… Bir sürü insanla sayende tanıştım… Sen yokken tanışmayı öğrendim… Sosyalleştim… Seninle büyüdüm…
Vefalılığı öğrendim… Hangi gün, hangi saatte gelirsem geleyim sevinçle karşıladın beni… Sevginin karşılıksız olabileceğini öğrendim…
Konuşmadan gözlerle neler anlatılabileceğini öğrendim… Dilin yoktu sadece… Her şeyi anlıyor, her şeye tepkini verip kendini anlatıyordun… Ben de seni anlıyordum… Konuşmadan anlamayı da öğrendim insanları…
Minnettarım sana… Seninle birlikte büyüdüğüm için… Sevgiyi daha iyi anlattığın için… Bana çok şey öğrettiğin için… Nuriş’i hiç yalnız bırakmadığın için…
İnsan olmayan bir varlığa bu kadar değer verdiğim için yadırgadı herkes… Ben o değeri hala veriyorum sana… Sen benim ailemin dördüncü ferdiydin, hala öylesin… Öyle kalacaksın…
Biz seni çok özlüyoruz… Hepimiz… İçimizde sonsuza kadar yaşayacağız… Zaman sadece acımızı külleştirdi… Artık ağlamadan anıyoruz seni… Anılarla… Resimlerinle… DAISY.
NUR ERDEM ÖZEREN
04.10.2008